“`html
Bayreuth’da Unutulmaz Bir Wagner Deneyimi
Geçtiğimiz cuma akşamı Almanya’nın Bayreuth kentinde, hayatımın en etkileyici Wagner operalarından birini izleme fırsatı buldum.
Bu şehir, ünlü besteci Richard Wagner’in yaşadığı ve sonrasında gömüldüğü yerdir.
Wagner, burada bulunan opera binasının tasarımını da üstlenmiş ve hayata geçirmiştir.
Bayreuth Festivali, dünya genelinde en zor bulunan bilet talebine sahip klasik müzik etkinliklerinden biridir.
Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Bild’in eski genel yayın yönetmeni olan dostum Kai Diekmann sayesinde, son 8 yılda bu festivale katılma şansım oldu.
AHMET GÜNEŞTEKİN İLE OPERAYA FARKLI BİR BAKIŞ
Bu yıl bizlerle birlikte uluslararası sanatçımız Ahmet Güneştekin de vardı.
Çoğu insanın bilmediği bir detay, Güneştekin’in bir opera tutkunu ve müthiş bir gözlem yeteneğine sahip olduğu.
Onunla birlikte operayı izlemek, gözlemlerinden fayda sağlamak açısından oldukça yararlıydı.
Bu yılki Bayreuth yazılarımda onun dikkat çekici yorumlarına yer verdim.
OPERANIN ÖNYARGILARI
Bazı kişiler operayı, “Şişman kadın ve şişman erkeklerin uzun süre boyunca birbirlerine dayanılmaz şarkılar söylediği bir sanat” olarak küçümseyebilirler.
Oysa operanın kökeni oldukça popüler bir kültüre dayanır ve İtalya’da “Bel canto” olarak bilinir.
Birçoğu, romantik öyküleri ele alarak dinleyiciye sunar.
DÜĞÜN MÜZİĞİ OLARAK TANINAN MELODİLER
Opera aryaları, dünyanın dört bir yanında oldukça sevilen şarkılar arasında yer alıyor.
Örneğin, Cuma akşamı izlediğim “Lohengrin” operasının ikinci sahnesinin giriş müziği, dünya genelinde düğünlerde sıkça çalınır.
Son sekiz yılda Wagner’in en bilinen operalarını izleme şansım oldu; Tannhauser’ı iki defa, Meistersinger, Tristan und Isolde, Parsifal, Uçan Hollandalı ve Ring döngüsünde Siegfried ile Die Walküre’yi birer defa seyrettiğim gibi, bu Cuma ilk kez Lohengrin’i izledim.
SON 8 YILDAKİ EN GÜÇLÜ WAGNER YORUMU
Bu sekiz yıl içinde izlediğim en etkileyici Wagner operası kesinlikle bu operaydı.
Bunu daha da cesur bir şekilde söyleyebilirim; hayatım boyunca seyrettiğim en iyi opera yorumuydu.
Aslında ben daha çok popüler operaları tercih eden biriydim ve Wagner her zaman benim için zor bir müzik türüydü.
Ancak son sekiz yılda bu bakış açım tamamen değişti.
İZLEDİĞİMİZ OPERADA MERAK EDİLEN BİR SORU
Bu muhteşem operanın sonunda, sanatçılar seyircileri selamlamaya gelirken aklıma ilginç bir soru geldi: Neden tenorlar, soprano sanatçılardan daha fazla alkış alıyor?
Ben opera ve arya hayranıyım; 15 yıl önce çıkardığım “Arta Kalan Zamanda” adlı iki arya albümü Türkiye’de en çok satanlar listesine girdi ve birçok kişi için hayatlarında ilk kez arya plağı almayı sağladı.
Albümdeki sanatçıların büyük bir kısmı soprano idi.
Yine de bu soru aklıma geldi. Ama önce seyrettiğim olağanüstü opera hakkında biraz bilgi vereyim.
WAGNER’İN EN ROMANTİK OPERASI: LOHENGRİN
Lohengrin, Richard Wagner’in en romantik operası olarak bilinir.
İlk gösterimi 1850 yılında Weimar’da yapıldı ve prömiyerde orkestrayı ünlü besteci Franz Liszt yönetmiştir; bu, Wagner’in eşinin babasıdır.
ORKESTRA ŞEFİ OLARAK HİKAYEMİZE SOYUN
Geçen Cuma Bayreuth’daki gösteride orkestranın şefi Christian Thielemann’dı.
Bugünün en yetenekli Wagner yorumcusu olarak kabul ediliyor.
BENİ HALKA AÇIK HAFTALIKRANELERDEN YETİŞENDEN HİKAYE
Ancak beni etkileyen bir diğer isim, ünlü sanatçı Neo Rauch oldu.
Rauch, gündemdeki en önemli figüratif ressamlardan biridir ve sanat anlayışı sosyalist gerçekçilik ile sürrealizmi harmanlamaktadır.
Sahne düzeni ve erkek kostümlerinin tasarımını o yaparken, kadın kostümlerini eşi Rosa Loy hazırladı.
İKİ SAHNE ARASINDA NEO RAUCH İLE BİR GÖRÜŞME
Bugüne kadar operada tanık olduğum en etkileyici sahne düzenlemesini gerçekleştirmişti.
İki sahne arasında Neo ve eşiyle kısa bir sohbet gerçekleştirdik.
Opera sahnelerinin zorluklarını anlattı ve Bayreuth’un geleneklerinin yarattığı sınırlamaları vurguladı.
Her sahne, beni etkileyen bir dünya yaratmıştı ve bu deneyim hayatım boyunca aklımda kalacak.
EN YETKİNLİ KORO İLE DENEYİM
Sahnede en çok etkilendiğim gruplardan biri de koroydu.
Operada birçok koro izledim fakat böyle bir performansı ilk kez gördüm.
Koro anlayışında yenilikçi bir yaklaşım sergilediler ve gözlerimi kapattığımda, kendimi adeta etkileyici bir Deutsche Grammophon kaydı dinliyor gibi hissettim.
Koro şefi Thomas Eitler, gösterinin sonunda en çok alkışlanan isimlerden biri oldu.
HAZIR OLALIM!
Gelecek yazıda, bu 8 yıl boyunca aklıma takılan soruya dönelim.
Akşam perdeler kapandıktan sonra, sanatçılar sahneye çıktığında, en coşkulu alkışı alan isim tenor Piotr Beczala oldu.
Polonyalı bir “Lirico-Spinto” tenor olarak, yüksek volümde etkileyici bir performans sergiledi.
La Scala, Metropolitan ve Viyana Devlet Operası gibi prestijli sahnelerde yer aldı, ancak benim gözümde en iyi tenor değildi.
ELZA KÜREK ETKİSİ
Oysa ben, Elza van den Heever isimli soprano sanatçıyı da oldukça beğendim ve alkışladım.
Bu da aklıma bir başka sorunun gelmesine neden oldu: Bu günlerde bile neden soprano sanatçılar genellikle daha az alkış alıyor?
SES VE KAHRAMANLIK ROLÜ, TENORA VERİLİR
ChatGPT’den aldığım yanıtlara göre:
- Kahraman Rolleri Çoğunlukla Tenorlara Aittir
Opera geleneğindeki aşk hikâyelerinde genellikle tenor başrol oyuncusudur. Seyirci, en yoğun duyguları bu karakterden alır. - Tenor Aryaları Öne Çıkar
Operadaki hit parçaların çoğu tenorlar tarafından söylenir. Bu melodiler hatırlanabilir ve seyirci üzerinde etkili bir izlenim bırakır. - Yüksek Duygu ve Dram
Tenor sesi, yüksek perdede güçlü ve dramatik bir etki yaratır. Bu, seyircide büyük bir heyecan ve alkış yaratır. - Psikolojik Tepki
İnsan kulağı parlak ve yüksek seslere duyarlıdır; tenorların performansları genellikle aşk sahnelerinde yoğun duygular uyandırır. - Kültürel Etki
Caruso, Pavarotti ve Domingo gibi tenorlar, 20. yüzyılda popülarite kazanarak operadaki büyük anların temsilcisi haline gelmiştir.
DÜNYA GÖRÜŞÜME IŞIK TUTAN BİR DURUM
Bu açıklamaları okurken, aklımdan “Acaba ben halktan kopmuş biriyim?” düşüncesi geçti.
Muhtemelen ben opera sahnesinde her zaman soprano performanslarına daha fazla bağlanmayı tercih ettim.
Soprano aryaları, benim için en duygusal anların yaşandığı dönemler; tüm olumsuzluklar kafamdan silinir ve duygusal bir yenilenme sağlar.
ERKEK EGEMEN DÖNEMİN GÖLGESİ
Bu düşüncelerin eski, erkek egemen bir dönemin etkileri olduğunu düşünüyorum.
Ben pop kültür sosyoloğu olarak, gittiğim her yerde popüler unsurları gözlemleyip aktarmak adına duyarlıyım.
WAGNER’İN KENDİSİ BİR ALMAN BİRACISI MI?
Bu yıl opera binasının bahçesinde dolaşırken, Wagner’in bira bardağıyla gösterildiği çizimleri sıkça gördüm.
Peki, Wagner gerçekten biracı mıydı?
HAYIR, WAGNER BİRACI DEĞİLMİŞ
Bira, elbette Bavyera’nın popüler içkisi; ama Wagner’in içki tercihi farklıydı.
Fransız şaraplarına ve şampanyalarına düşkün olduğunu söyleyebilirim.
Wagner, düzenli olarak şarap içtiği, ancak fazla içmeyen biri olarak tanınırdı.
Renk Tercihleri: Kırmızı Bordeaux ve Beyaz Cote du Rhone
Eşi Cosima Wagner’in, “Wagner bir kadeh şampanya istedi” ifadesine rastlayınca hangi şampanyayı içtiğini merak ettim.
Örneğin; Paris’te Tannhauser operasının sahneye konulmasından sonra “Chandon, Fleur du Jardin” tercih etmiş.
Wagner’in Bordeaux kırmızılarını veya Rhone bölgesi beyazlarını sevdiği konusunda ipuçları var ama kesin bilgi yok.
WAGNER’İN KÜTÜPHANESİ VE BAŞKA SIRLAR
Bayreuth festivali, tam anlamıyla bir Wagner günü halini aldı.
Yarın, dünya müziğinin bu önde gelen figürü hakkında ilginç bilgiler paylaşacağım.
Örneğin, Atatürk’ün okuduğu kitaplarla Wagner’in kütüphanesinin bağlantısı, dostu Nietzsche’nin eserlerinin neden görünmediği ve birçok diğer ilginç detay var.
Ertuğrul Özkök
“`