Müjde Işıl- Çok hayranı var ama şiddeti, eşitsizliği yerer gibi görünüp şiddeti yeniden üretmesi ve bireysel intikamı öne çıkaran hikâyesiyle çokça eleştirildi, eleştiriliyor da 2007 tarihli “Barda”. Birkaç ay önce ikinci filmi vizyona girdiğinde eleştiriler daha da büyüdü. Çünkü film, sistem eleştirisi yapsa da perdede izlediğimiz, kadın üzerinden şiddet pornografisiydi. Bunların ardından ilk filmin tiyatroya uyarlandığı haberi geldi. Sahnelerimizin ihtiyacı olan bir “Barda” uyarlaması mıydı? Halen sahnelenen “Aşk Biter mi?”nin yazarı Serhat Yiğit’in yazdığı, 7 Şubat’ta prömiyer yapacak oyunun provasına davet edilince yönetmen Işıl Kasapoğlu, oyuncular Deniz Çakır ve Tardu Flordun ile uyarlamanın detaylarını konuştuk.
‘Bu bir haykırış oyunu’
Işıl Kasapoğlu
■ “Barda”nın tiyatro uyarlamasında nasıl bir perspektif geliştirdiniz?
Söylemek istediğim “Hepimiz ağlanacak hâldeyiz”. Kötülük yapanlarla, içinde kötülük olanlarla, fırsat verildiği anda ters yöne düşenlerle biz bu hâle geldik. Yapacağımız tek şey kaldı; ağlamak. Şiddet iyiler ve kötüler arasında değil, hepimizin içinde; en iyi gözükenlerimizin genetiğine işlemiş. Artık iyi-kötü yok bence. Hepimiz şiddete meyilliyiz ve bunu görmeliyiz. Yoksa kim kimi öldürüyor, kim kimi yargılıyor ya da yargılamıyor, kim suçlu kim değil; tüm bunlar bitti. Burada mesele taraf tutmak değil. Neredeyiz, onu görüp ağlamak. Ne zaman gözyaşlarımız biter, bilmiyorum. Yaşam her gün biraz daha zorluyor bizi. İçinde bulunduğumuz durumu görmeliyiz, farkına varmalıyız. Bu bir haykırış oyunu.
■ Filmdeki şiddeti sahneye nasıl uyarladınız?
Biz onu sözlerle yapıyoruz. Sözlerin şiddeti, şiddeti vermeye yeterli bence. Gazetelerde, günlük konuşmalarda yeteri kadar şiddet var. Biz o şiddeti ortaya koyuyoruz. Seyirci de bu oyunu izledikten sonra, salona girmeden öncekiyle aynı kişi olmayacak. İster istemez ağlayacak, ister istemez isyan edecek. Oyunda dikkat ettiğim şey ‘suçlu olmayan kimse yok’. Serdar Akar’ın filminden farklı bir şey çıkacak.
‘28 sene sonra yeniden’
Tardu Flordun
■ 10 sene aradan sonra sizi “Barda” ile sahnelere döndüren neydi?
10 sene önce Oyun Atölyesi’nin “Kim Korkar Hain Kurttan” oyununda oynamıştım. Işıl Kasapoğlu benim tiyatroda çalıştığım ilk yönetmendi; 1997’de “Hamlet” ile. Işıl Abi ile ilk oyunumun üzerinden 28 sene geçti. Onunla yeniden birlikte çalışmak benim için muhteşem bir şey. Onun hazzını yaşıyorum. Filmdeki fiziksel şiddeti psikolojik şiddete dönüştürerek yansıtmayı tercih ettik. Bana göre bu oyunu izleyen seyirci, kendi içindeki potansiyel şiddeti, toplumun şu andaki durumuyla karşılaştırarak sorgulayacaktır mutlaka.
■ Filmde Nejat İşler’in canlandırdığı Selim’e hayat veriyorsunuz. Nasıl yorumladınız bu karakteri?
Hikâyenin maestrosu olarak algıladım. Filme esin kaynağı olan 1997’de Ankara’da yaşanan olaydaki kişiler, zırcahil insanlar. Ben ise o karakteri şöyle düşündüm: Bu adam iki kere konservatuvar sınavına girmiş, ikisinde de kazanamamış ama potansiyeli, yeteneği var. Bir yerlerde dayısı, torpili olmayınca küsüp başka bir yolu tercih ediyor. Adam aslında çok zeki biri ama topluma olan kırgınlığından, yaşadığı travmalardan ötürü “Madem ülkede zekânın bir değeri yok, ben kurnaz olacağım” demiş. Ekibini kurarak kendince bir devrim başlatıyor aslında. Seyirciye “Ben bu şartları yaşasaydım bu adam gibi olur muydum?” diye sorgulatmak istiyorum. Seyirci koltuğuna çiviyle çakılmış gibi olacak.
‘Çok iddialı ve sert’
Deniz Çakır
■ Filmde olmayan Gülsüm karakterini canlandırıyorsunuz. Kadının şiddet uygulayan tarafta olmasına ne diyorsunuz?
Madem eşitlikten yanayız, şiddet de cinsiyet ayırmadan verilmeli. Herkes kendini şiddet hikâyesinde bulabilir. Gülsüm de tüm kadınsılığıyla, çocuksuluğuyla bir adama âşık olmuş ve orada kalakalmış. Hayatta da şiddet var. Adaletin yokluğunu ya da uygulanmayışını nasıl eleştirdiğimiz, şiddetin hayatımızı nasıl esir aldığı konusunda doğru cümleyi kurmak önemli. Biz oyunda kan revan göstermiyoruz. Şiddet estetik şekilde anlatıldı. Oyunda tüm karakterler evriliyor. Şiddet bir suçtur ama aynı şartlar ona sunulduğunda en masum da en vahşi olabiliyor. Şimdiye kadar yaptığım oyunlardan farklı. Çok iddialı ve sert bir oyun. Adaletin her aşamasını sorgulayacak seyirci. Çok etkili bir finali var oyunun. Kimseyi kırmak istemem ama 43 yaşımda ilk kez bir tiyatro yönetmeniyle (Işıl Kasapoğlu) çalıştım.
■ Şiddet estetik şekilde nasıl anlatıldı?
Öyle metaforlar kullandı ki Işıl Hoca. Örneğin İran’da kadınlara yapılanlara benzetme yaparak öyle bir metafor kuruyor ki. Bir bıçak ya da silahla değil, bildiğin beyaz leblebi ile ağlatıyor seyirciyi. Bana bu çok sihirli geliyor.
More Stories
AUZEF bütünleme sınavları ne zaman? AUZEF sınavı saat kaçta? AUZEF sınav giriş belgesi nasıl alınır?
“Aşkın Dünkü Çocukları” filminin galası Ordu’da yapıldı
Ünlü bestekâr ve eğitimci İlhan Usmanbaş, 104 yaşında hayatını kaybetti